Penis kanseri yayılıyor! 10 yılda 6 bin 500 ampütasyon
63 yaşındaki João, “Ne olduğunu bulabilmek için kliniklere gittim ama bütün doktorlar bana fazla deriden kaynaklandığını söyledi ve ilaç verdiler” diye anlatıyor yaşadıklarını. İlaçları kullanmasına rağmen siğil gittikçe büyüdü. Durum evliliğini de etkilemeye başladı ve João ile eşinin cinsel yaşamı geriledi. “Kardeş gibi olduk” diyen João, neler olup bittiğini bulmaya kararlı olduğunu vurguluyor. João (asıl adı değil) uzman doktorlara gidip gelmeye devam etti. Daha çok ilaç verildi ve yeni biyopsiler istendi.
“Hiçbir şey durumu çözmedi”, ama sonra nihayet geçen yıl teşhis konuldu. João’nun penis kanseri vardı.
“Ailem için çok nahoş bir sürprizdi. Penisimin bir kısmı alındığı için daha da kötü oldu. Kafam kesilmiş gibi hissettim” diyen João devam ediyor:
“İnsanlarla konuşabileceğiniz bir kanser türü değil, çünkü şakaya dönüştürülebiliyor.” Penis kanseri nadir görülüyor, ancak dünya genelindeki vaka sayısı ve ölüm oranları artıyor.
‘Ameliyattan korkuyordum’
Son çalışmalara göre João’nun memleketi Brezilya’da her 100 bin erkekte 2,1 kişiyle en yüksek vaka oranlarından birine sahip.
Brezilya Sağlık Bakanlığı’na göre 2012-2022 arasında ülkede bildirilen 21 bin vaka vardı. Bu nedenle son 10 yılda 4 bin ölüm kayıtlara geçti. Ayrıca 6 bin 500 uzuv kesme ameliyatı yapıldı.
Brezilya’nın en yoksul eyaleti Maranhão’da her 100 bin erkekte 6,1 kişiyle en yüksek vaka sayısı görüldü.
Penis kanserindeki belirtiler sıklıkla, organda iyileşmeyen bir yarayla ve güçlü bir kokuya sahip akıntıyla başlıyor.
Erken teşhiste, lezyon bulunan bölgenin ameliyatla alınması, radyoterapi ve kemoterapi gibi yöntemlerle tedavi şansı yüksek.
Ancak tedavi edilmediği takdirde, penisin ya kısmen ya tamamen ve büyük olasılıkla testisler gibi yakındaki genital organların alınması gerekebiliyor.
João kısmi ampütasyon ameliyatını Ocak ayında olduğu ve zorlu bir dönem yaşadığını anlatıyor.
“Kimsenin kendi başına gelebileceğini düşündüğü bir şey değil. Başınıza geldiğinde de, gidip insanlara anlatamıyorsunuz.
“Ameliyattan çok korkuyordum ama başka bir alternatif yoktu. Ameliyattan sonraki birkaç hafta üzücüydü. Bunu inkar edemem. Penisinizin bir kısmının olmaması korkunç.” Bazı hastalarsa, yaşamı tamamen değiştiren tam ampütasyon ameliyatı olmak zorunda kalıyor.
Sao Paulo’daki AC Camargo Kanser Merkezi’ndeki Ürüloji bölümünden Thiago Camelo Mourão işlemi şöyle anlatıyor:
“Kısmen ampüte vakalarda, idrar penisten çıkmaya devam ediyor. Ancak tam ampütasyonda idrar çıkış deliği, testisler ve anüs arasındaki perine bölgesine konulabiliyor. Bu yüzden de hastanın tuvalette oturarak idrar yapması gerekiyor.”
Uzmanlara göre penis kanserindeki risk faktörlerinden bazıları, fimoz diye bilinen sünnet derisinin sıkı olması ve sigara içmek.
Brezilya Üroloji Vakfı’ndan Mauricio Dener Cordeiro, kişisel hijyenin de bir risk faktörü olabileceğini söylüyor.
“Bir erkek penis ucunu açmaz ve sünnet derisini düzgün bir şekilde temizlemezse, salgılar birikebiliyor. Böylece, bakteri enfeksiyonları için uygun bir ortam oluşuyor.
“Bu durum tekrarlanırsa tümör oluşması adına bir risk faktörü ortaya çıkıyor.”
Cordeiro hijyenle birlikte, sık görülen bir virüs grubu olan insan papilloma virüsünden (HPV) kaynaklanan enfeksiyonların “başlıca risk faktörlerinden biri” olduğunu belirtiyor. HPV ağız ve penis kanserlerine yol açabiliyor.
Corderio şöyle devam ediyor:
“Lezyonların önlenmesindeki etkinliğinin yüksek olması nedeniyle HPV’ye karşı kitlesel bir aşılama gerekli. Ancak Brezilya’daki aşılanma oranı gerçekten etkin olması için gerekenin altında.
“Brezilya’da aşının kolay bulunabilirliğine karşın, kızlardaki HPV aşılanma oranı, yüzde 57, erkeklerde ise yüzde 40’ı geçmiyor. Hastalığın önlenebilmesi için gereken aşılanma oranı yüzde 90
Corderio, aşı konusundaki dezenformasyon, etkinliği konusundaki şüpheler ve aşı kampanyaları düzenlenmemesinin oranın düşük kalmasında rol oynadığına inanıyor.Ama sorun sadece Brezilya’da değil. Son penis kanseri araştırmasına göre vaka sayısı dünya genelinde artıyor.
2022’de JMIR Kamu Sağlığı ve Gözlem dergisi, 43 ülkeden gelen son verilerin yer aldığı kapsamlı bir analizin sonuçlarını yayımladı.
Araştırmaya göre 2008-2012 arasındaki en çok vaka sayısı Uganda’da (100 bin erkekte 2,2) görüldü. Bu ülkeyi 100 bin erkekte 2,1 vakayla Brezilya ve 100 bin erkekte 1,4 vakayla Tayland izledi. En az vaka ise 100 bin erkekte 0,1 vakayla Kuveyt’te görüldü.
Çin’deki Sun Yat-Sen Üniversitesi’nden Leiwen Fu ve Tian Tian’ın liderlik ettiği ekibin yaptığı araştırmada, “Gelişmekte olan ülkeler hala penis kanseri vakalarında ve ölümlerinde en büyük yükü taşırken, vaka sayısı çoğu Avrupa ülkesinde de artıyor” deniliyor.
İngiltere’deki vaka sayısının 1979-2009 arasında her 100 bin erkekte 1,1’den, 1,3’e çıktığı, Almanya’da da 1961-2012 arasındaki vakaların her 100 bin erkekte 1,2’den 1,8’e çıkıp, yüzde 50 oranında yükseldiği kaydediliyor.
Küresel Kanser Kaydı adlı kurumun tahminine göre bu sayılar artacak. Kurum 2050’de küresel penis kanseri vaka sayısının yüzde 77’den fazla yükseleceğini söylüyor. En çok vakanın 60’larındaki erkeklerde görüldüğünü söyleyen uzmanlar, vaka sayısının artmasının nüfusun yaşlanmasından kaynaklanabileceğini vurguluyor.
Cordeiro, “Penis kanseri nadir görülen ve aynı zamanda yüksek derecede önlenebilir bir hastalık. Her yaştan erkeklerin penislerini her gün ve aynı zamanda cinsel ilişkiden sonra sabun ve suyla yıkaması önemli” diyor.
Cordeiro ayrıca, cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanmanın ve fimoz vakalarında ameliyat olup, sünnet derisini aldırmanın penis kanseri riskini azaltabileceğini de vurguluyor.
João şu anda birkaç ay içinde alacağı son test sonuçlarını bekliyor. “Testlerin tedavi olduğumu göstereceğine inanıyorum” diyor.
“Ampütasyondan sonra ağrım kalmadı ve çok daha iyi hissediyorum. Ancak ömrümün sonuna dek, penisimin kısmen alınmış olmasıyla yüzleşmek zorunda kalacağım.” İngiltere Kanser Araştırma Vakfı’na göre penis kanseri teşhisi konulan erkeklerin yüzde 90’ından fazlası, kanser yakındaki lenf nodüllerine yayılmazsa, beş yıl ya da daha uzun süre yaşayabiliyor.