Oğuzhan Öcal Geleceğin İkilemi İlerleme mi, Yoksa Geçmişin Tekrarı mı?
Oğuzhan Öcal’ın “Tulpar’ın Çığlığı” adlı romanı, okuyucuyu geleceğin kaçınılmaz ikilemiyle karşı karşıya bırakıyor: İlerleme mi, yoksa geçmişin tekrarı mı? Roman, 4520 yılında geçen distopik bir gelecekte, insanlığın teknolojiyle olan ilişkisini sorgularken, aynı zamanda geçmişin hatalarından ders çıkarıp çıkaramadığımızı da sorguluyor.
Romanın distopik atmosferi, insanlığın geçmişte yaptığı hataların gelecekte ne gibi sonuçlar doğurabileceğini gözler önüne seriyor. İnsanların doğayı tahrip etmesi, kaynakları tüketmesi ve savaşlarla birbirini yok etmesi, gelecekteki çoraklaşmış dünyanın temel nedenleri olarak gösteriliyor. Oğuzhan Öcal, okuyucuyu geçmişin hatalarıyla yüzleşmeye ve geleceği yeniden şekillendirmeye davet ediyor.
“Tulpar’ın Çığlığı”, sadece bir uyarı niteliği taşımakla kalmıyor, aynı zamanda insanlığa bir umut ışığı da sunuyor. Roman, gerçek ilerlemenin geçmişin hatalarıyla yüzleşmekten geçtiğini vurguluyor. İnsanlığın, teknolojiyi doğru kullanarak, hem maddi hem de manevi olarak gelişmesi gerektiği mesajı veriliyor.
Oğuzhan Öcal, romanında teknolojinin insan hayatındaki rolünü sorgularken, aynı zamanda insan ruhunun derinliklerine de iniyor. İnsanların yapay cennetlerdeki yaşamları, dışarıdan bakıldığında mükemmel gibi görünse de, aslında ruhsal bir çöküşün yansımasıdır. İnsanlar, gerçek duygulardan, gerçek ilişkilerden ve gerçek deneyimlerden uzaklaşarak, sanal bir dünyada yaşamaya mahkûm edilmişlerdir.