Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş, Avrupa kıtası başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde yer alan ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve dini nefret temelindeki eylemlere ifade özgürlükleri öne sürülerek sessiz kalınmasının doğru olmadığı kanaatindeyim açıklamasında bulundu.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, İrlanda’nın başkenti Dublin’de düzenlenen Avrupa Parlamento Başkanları Konferansı’nın ‘İstikrarsız Dönemlerde Temsili Demokrasilerin Sınamaları’ başlıklı programın ikinci oturumunda konuştu. Programa, Türkiye’nin Dublin Büyükelçisi Mehmet Hakan Olcay, AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Hasan Turan, AK Parti Adana Milletvekili ve Türkiye- İrlanda Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Kurucular Kurulu Başkanı Sunay Karamık ve TBMM Genel Sekreteri Talip Uzun da katıldı. TBMM Başkanı Kurtulmuş, temsili demokrasilerin kurumsal varlığının parlamentolar, demokratik meşruiyetin ise seçimler ve siyasal katılımın önündeki engellerin kaldırılmasına bağlı olduğunu belirtti. Demokratik kurumların sağlıklı biçimde teşekkülünü ve işlemesini tehdit eden çeşitli faktörlerle de zaman zaman karşılaştıklarını dile getiren Kurtulmuş, bunların bir kısmının savaşlar ve darbeler gibi cebri müdahaleler, bir kısmının ise salgınlar ve doğal afetler gibi insani krizlerle ortaya çıkan durumlar olduğunu kaydetti.
Türkiye’de 6 Şubat’ta meydana gelen depremden 11 kentin etkilendiğini, 50 bini aşkın insanın vefat ettiğini anımsatan Kurtulmuş, üç ay sonra da Türkiye’deki seçimlerin yapıldığını hatırlattı. Söz konusu seçimlerde vatandaşların demokratik katılım sürecinde yer almasını temin edecek çalışmalar yapıldığını dile getiren Kurtulmuş, “Bütün ülke hızlı bir şekilde seferber olarak bu depremin acılarını, yüklerini ortadan kaldırmaya çalışırken, diğer yandan da seçime hazırlık bütün kurumların en iyi şekilde çalıştığı bir süreç sonucunda gerçekleştirildi” dedi.
Deprem bölgesindeki vatandaşların yüzde 80’inin katılımıyla demokratik süreçlerin tamamlandığını anımsatan Kurtulmuş, “Gerçekten bu sadece bir seçim olmanın ötesinde temsili demokrasilerin çok az görülür büyük sınamalardan birisi olarak karşımıza çıktı. Türkiye demokrasisi, kurumlarının gücü, çabuk karar alma yeteneği ve halkımızın demokrasiye olan bağlılığı sonucu hem AGİT’in hem de AKPM heyetlerinin de teyit ettiği gibi bütün dünyanın gözü önünde fevkalade önemli bir demokratik seçimi geride bırakmış oldu. Dolayısıyla buradaki tecrübemizin dünyadaki birçok ülke için böylesine çok ağır bir yıkımdan sonra nasıl seçime gidilir ve nasıl halkın çok büyük bir kesiminin katılımı demokratik süreçlerle gerçekleştirilebilir noktasında tarihi bir örnek olduğunun altını çizmek isterim” diye konuştu.
‘DEZENFORMASYON, NEFRET SUÇLARI VE YANILTICI BİLGİLER’
Kurtulmuş, son zamanlarda bir taraftan bilgi teknolojilerinin verdiği imkanlarla dünyada hızlı bilgi ve enformasyon yayılımı sağlanırken diğer taraftan bu alanın kontrolsüz, zaman zaman kasıtlı kullanımı sonucunda ‘dezenformasyon’ konusunun ortaya çıktığını ifade etti. Nefret suçlarının özellikle bilgi teknolojilerinin kullanımıyla giderek artan bir şekilde yaygınlaştırıldığını, yanıltıcı bilgilerin kontrolsüz bir şekilde dolaşıma sokulduğunu dile getiren Kurtulmuş, bütün dezenformasyonun, yanıltıcı bilgilerin, toplumda kutuplaşma ve aşırılıkları beslediğini, devlet kurumlarına olan güveni zedeleyen sonuçları da ortaya çıkardığını belirtti.
Aşırı akımların güçlenmesinin, temsili demokrasilerin önünde engelleyici unsurlar olarak gündeme geldiğini ifade eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Avrupa kıtası başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde yer alan ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve dini nefret temelindeki eylemlere ifade özgürlükleri öne sürülerek sessiz kalınmasının doğru olmadığı kanaatindeyim. Özellikle son zamanlarda Avrupa’daki bazı ülkelerde Kur’an-ı Kerim’i yakma eylemleri gibi, iki milyar insanın dini inançlarına alevlenen hakareti, alenen saldırıyı esas alan eylemlerin ortaya konulması aslında sadece Müslümanların kutsallarına yapılan hakaret değil, insanlığın tamamına yapılmış hakaret ve aşağılamaktadır. Onun için diyoruz ki bu olaylara karşı sessiz kalmanın, bunu sanki bir ifade özgürlüğü ve demokratik özgürlük olarak görmenin doğru olmadığı kanaatindeyim. Bu eylemlerin devam etmesi özellikle Avrupa’da makul ve mutedil siyaset alanını zehirleyecek, makul ve mutedil siyaset çevrelerinin damarlarını körletecektir. İslamofobi’ye karşı hareket etmek, buna karşı tedbir almanın da temsili demokrasilerin önündeki engelleri kaldırmak bakımından önemli olduğunu ifade ediyorum.”