Hazreti Musa’nın sırrı ‘gelgit’ miydi?

İnanca göre, Musa peygamberin Kızıldeniz’i ikiye ayırmasıyla, İsrailoğulları bu geçişi kullararak Mısır’dan kaçtı ve peşlerindeki Firavun’un ordusundan kurtuldu. Firavun’un ordusu ise rüzgârın aniden kesilip suların eski haline dönmesiyle Kızıldeniz’de boğuldu. Bu konudaki en yeni araştırma, İngiltere’deki Leicester Üniversitesi Biyolojik Bilimler Okulu’ndaki eğitimciler tarafından yapıldı. Araştırmaya göre, söz konusu olayda Kızıldeniz’in ikiye bölünerek insanların yürümesine izin vermesi tamamen “meteorolojik bir olay”dan yani “gelgit”ten kaynaklanıyor. “Gelgit sırasında sular çekildiği için insanlar yürüyerek geçebildi, sular geri dönünce de Kızıldeniz’deki seviyenin yükselmesiyle ordu boğuldu” denildi.

Sular çekilirken…

Leicester Üniversitesi’nden Rebekah Garratt ve Rikesh Kunverji, insanların kaçışı sırasında Kızıldeniz’in kurumasıyla ilgili şu tahminde bulundu: “Gelgit dalgalanmaları, Rossby Dalgaları ve doğu rüzgârları (Levanter) dediğimiz meteorolojik olayların, su çekilmesiyle insanların denizi yürüyerek geçmesine izin verdiğini düşünüyoruz. Kızıldeniz’de suların çekilip Musa peygamber ve insanların karşıya geçmesi fiziksel olarak mümkün. Güçlü bahar gelgitlerinin rüzgârla buluşup su seviyesinin azalması kuru alanlar oluşturabiliyor. Kızıldeniz de büyük ‘gelgit’leriyle ünlüdür. Rossby Dalgaları da gelgiti normalden daha üst seviyeye çıkarıyor. Tüm bunlar İsraillilerin sığ suda veya susuz alanda Kızıldeniz’i geçtiğini gösteriyor.”

Napolyon da geçmişti

Uzmanlar, 1789 yılındaki gelgit sırasında da suların çekilmesiyle Fransa İmparatoru Napolyon Bonapart ve ordusunun Kızıldeniz’den atlarla geçtiğini hatırlattı. Gelgit (medcezir) Ay ve Güneş’in Dünya’daki çekim güçleri sebebiyle deniz seviyesindeki yükselme ve alçalmalar şeklinde oluşuyor. Daha önce de Amerikan Ulusal Atmosferik Araştırma Merkezi’nden bir ekip, Kızıldeniz’de suların yarılmasına neden olan faktörler arasında sert rüzgârların yanısıra su yatağının coğrafi yapısını gündeme getirmişti. Amerikalılar, İsrailoğulları olayının Kızıldeniz’de değil, Nil Nehri’nin Akdeniz’e döküldüğü yerde olduğunu savunurken, “100 km hızla esen rüzgârlar, bu noktada suların iki tarafa açılmasını sağlayarak 3 km uzunluğunda, 5 km eninde bir kara geçişi yaratıyor” demişti.