Kimi aileler çocuklarını çok fazla yüceltiyor, her şeyi çocuk odaklı düşünüyor, planlıyor. Çocukların prens, prenses gibi yetiştirilmemesini öneren uzmanlar, ‘Çocuklarınızın kırılmayı da öğrenmesi gerekiyor’ diyor.
Aysel Bozan Yılmaz – Dikkat eksikliği, kaygı, depresyon, anksiyete bozuklukları, takıntılar, sosyal fobi, odaklanamama… Son yıllarda çocuklarda ve gençlerde psikolojik sorunların arttığı görülüyor. Pandemi döneminde sosyal ortamdan uzaklaşmanın etkisi de büyük ancak ebeveynlerin çocuğuna yaklaşımı, çocuğun yaşadığı travmalar gibi pek çok neden bu sorunları artırıyor. Ebeveynlerin çocuklarını küçük yaşlardan itibaren prens, prenses gibi yetiştirmeleri, her istediklerini anında yerine getirmeleri de onların ileride travma yaşamalarına sebep olabiliyor. Son yıllarda çocuklarda hangi psikolojik sorunlar arttı, aileler bu konuda nelere dikkat etmeli? Bu soruları Uzman Psikolog Aynur Sayım’a yönelttik.
‘OKULDAN UZAKLAŞIYORLAR’
Çocuklarda psikolojik rahatsızlıklarda artış gözlemliyor musunuz?
Evet, arttı. Bunun 2 nedeni var. Birincisi farkındalık arttı. Özellikle pandemi döneminde Instagram, YouTube canlı yayınları çok fazla oldu. İnsanlar sağlık konularında bilinçlendi. Bilinçlenmeyle yardım alma davranışı da arttı. İkincisi gerçekten son yıllarda problemler arttı. Pandemiyle depresyon, anksiyete bozuklukları, takıntılar, özellikle gençlerde eve kapanma, sosyal fobi, sosyal kaygı, odaklanma gibi sorunlarda artış var. Bunda derslerin uzunca süre online olması da etkili oldu. Çünkü çocuğun ve gencin en sosyal ortamı okuldur. Ebeveynlerin kendi korkuları, çocuğun bu korkuyu öğrenmesi, ebeveynin çocuğuna yaklaşımı, çocuğun yaşadığı bir travma, ailenin sosyoekonomik sorunları da bunda etken. Son yıllarda maddi kaygılar da görmeye başladık. Ekonomik sorunlara maruz kalmaları bu yöndeki kaygılarını artırıyor.
Ebeveynlerin davranışlarından kaynaklı problemler de var mı?
Tabii, anne babanın kendi ilişkileri ve çocuğa yaklaşım biçimleri ana konular. Ayrıca boşanmalar çok arttı. Boşanma dönemi ve sonrasında anne baba çocuğu, kendi ilişkileriyle ilgili aracı yapabiliyor. Birbirlerine öfkelerinden normalde yapmayacakları davranışlar sergileyebiliyorlar. Örneğin boşanma davalarında, çocukları delil toplama amacıyla kullanan ebeveynler de var. Çocuk da ‘Her 2 tarafı idare et’ mesajı alıyor ve çatışma yaşıyor. Çocuğun ihtiyacı, onu ebeveyninin yönlendirmesi iken, o, idare etme rolünü üstlenebiliyor. Bu sefer kaygı ve depresyon ortaya çıkıyor. Bastırılan duygular somatizasyon dediğimiz, karın ağrısı, tikler, alt ıslatma gibi vücut tepkileri şeklinde de ortaya çıkabiliyor.
‘ÇOK FAZLA YÜCELTMEYİN’
Aileler çocuklarını prens, prenses olarak yetiştiriyor. Bunun da olumsuz sonuçları var mı?
Tabii ki. Çocuğumuza kırılmayı erken dönemlerden itibaren öğretmemiz gerekiyor. Kırılma derken dürtüleri engelleme boyutunda ele alalım. Mesela istediği bir şeyi ertelemek, bazen isteğinin olmaması, bazen hak etmesini istemek gibi. 5 yaşından itibaren çocuğun dürtü kontrolü gerçekleşmeli. Aksi takdirde ergenlik ve gençlikte disiplin ya da dürtü kontrol sorunları gibi çok ciddi sıkıntılarla karşılaşabiliyor. Çocuklarımızı prens, prenses gibi yetiştirdiğimizde fazlasıyla yüceltmiş oluyoruz. Çocukların, kendilerini bizimle yaşayan kişiler olarak algılamaları gerekirken bazı aileler onları çok fazla yüceltiyor, her şeyi çocuk odaklı düşünüyor, planlıyor. Bu durumda anne baba ilişkisiyle ilgili de problemler çıkıyor. Çocuğun otoriteyle sağlıklı ilişkiyi önce ailesiyle öğrenmesi gerekiyor. Öğrenemezse ilk kırılması çok minik bile olsa o bunu çok büyük travma gibi algılıyor. O zaman davranış sorunları veya bulunduğu yerden kaçınma ortaya çıkabiliyor. Okula alışamayan, iş yaşamını sürdüremeyen kişilerin nedenleri arasında bu da var.
Psikolog seçerken dikkat
Aynun Sayım, ailelerin psikolog seçerken dikkatli olmalarını önerirken, “Psikolog adı altında çalışan, yaşam koçuyum ya da yurt dışından bir eğitim alıp ruh sağlığı danışmanıyım diyenler oluyor. Diplomalarımızı asma zorunluluğumuz var. Nereden mezun olmuş, psikolog mu, klinik psikolog mu veya pedagog mu, klinik çalışmaları var mı, diye araştırmamızda yarar var” dedi.
‘7 SAAT UYUYABİLİYOR’
Çocuklar, okul, kurs vs. derken tüm gün çok yoğunlar. Zor bir hayatları var diyebilir miyiz?
Evet. Çocuğu özel okula giden danışanlarım “Saat 5’te geliyor, biraz dinleniyor, ödevlerini yapıyor. 11’de yatıyor, sabah 6’da servise yetişmek için kalkıyor” diyorlar. Çocuk 7 saat uyuyabiliyor. En azından 9 saat uyumalı. Önce fiziksel ihtiyaçlarını karşılamalı sonra da duygusal ve bilişsel ihtiyaçlarını. Okulla beraber spor ve sanat gibi en fazla 2 etkinlik koymalarını öneriyorum. Tabii bu etkinlikleri performans olarak görmemeliler. Çünkü her yere yetişmeye çalışan, performans kaygısı yaşayan çocuklar haline geliyorlar.
Ne zaman destek almalı?
Eğer bir sorun varsa çocuk ilk dönemlerden itibaren sinyal veriyor. Çocuğun aileyle ve diğer çocuklarla iletişimi azsa, çok hareketliyse, sık ağlamaları varsa, okula alışmakta zorlanıyorsa, yaşına göre öğrenmesi zayıfsa, uyku ve iştah sorunları varsa mutlaka bir uzmandan yardım almak gerekiyor.