Türkiye Cumhuriyeti’nin mayasında ‘hesap’ vardır. Bugün de her adımı bu farkındalıkla atarsak başarı doğal bir süreç olur.
Ebru Sungur – Bütün cumhuriyetler, matematikle çalışır. Seçimler belirli aralıklarla yapılır, çoğunluğun seçimi iktidara gelir… Bunlar hep matematik işidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin mayasında ise matematiğin özü olan ‘hesap’ vardır. Sakarya Meydan Muharebesi’nden önce orduyu donatmak için Mustafa Kemal’in hazırladığı ve Meclis’ten kanun olarak çıkan Tekalif-i Milliye Emirleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk hesabıdır. Bu emirlere göre halkın ürettiği ya da sahip olduğu malların yüzde 40’ını orduya vermesi istenir. Örneğin bir kadın, koyunlarının yününden 10 çift çorap örmüşse 4’ünü askerlere gönderir. Ve bütün bunlar kayıt altına alınır. Savaştan sonra, alınanların hepsi, devlet tarafından hak sahiplerine geri ödenir.
Gazetenin ekonomi haberlerini hazırlarken sık sık Tekalif-i Milliye Emirleri, daha doğrusu onun mantığı aklıma gelir. Bir kamu yatırımı, hatta bir özel yatırım yapılmışsa onun her metrekaresinde, her kuruşunda ulusun tamamının hakkı ve emeği vardır. Zira kamu yatırımlarının tamamı, özel yatırımların da devlet tarafından teşvik verilen bölümleri kaynağını vergilerden alır.
Ya böyle olmasaydı
Kuşkusuz cumhuriyetle yönetilmeyen ülkelerde de yatırımlar yapılıyor. Ancak o ülkelerde bu yatırımlar, tıpkı ülkenin tamamı gibi ‘tek bir kişiye’ ait. Böyle bir yönetimde, ekonomi haberleri hazırlamış olsaydık sadece üretim rakamlarını duyurabilirdik. Öncesiyle kıyaslamak, varsa verimsizlikleri ya da usulsüzleri dile getirmek mümkün olmadığı gibi bu üretimde tüm ulusun emeğinin bulunduğunu söylemek bir hayal olurdu sadece.
Rotamız belli
İşte biz o hayali yaşıyoruz. Sahip olduklarımıza ve yapabileceklerimize ilişkin farkındalığımız arttığı ölçüde başarıya erişmek kolaylaşacaktır. Zira yolumuz açık, rotamız belli. Bize bu yolu açan Büyük Önder Atatürk’e saygı ve minnetle… Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı kutlu olsun.